Büyük propaganda! Yeni ‘moda’ aile hayatının sonu oluyor
Yeni İlişki Trendleri: “Living Apart Together”
Her geçen gün yeni bir trend ortaya çıkıyor ve bu trend, gelecekteki nesilleri de etkileme potansiyeline sahip. “Living Apart Together” (LAT), yani “birlikte ama ayrı yaşamak”, dünya genelinde giderek popülerleşiyor.
Dünya genelinde bu yeni trend, aile kavramını hedef alıyor. Gün geçtikçe daha fazla insanın benimsediği bu ilişki biçimi, ‘aile hayatı’nın karşılaştığı zorlukları da beraberinde getiriyor. Ayrı evlerde yaşayıp ilişkiyi sürdürme fikri, psikolojik ve sosyolojik açıdan derinlemesine incelenmesi gereken bir konu haline geldi. Psikolog Elif Zahide Gök ve sosyolog Betül Baykal Dinç, bu yeni ilişki biçimi hakkında önemli açıklamalarda bulundular. Ortak olarak vurguladıkları nokta ise aile yapısının bu durumdan ciddi şekilde etkileneceği yönünde oldu.
Pandemi Sonrası Bireyselleşme Artışı
Sosyolog Betül Baykal Dinç, LAT ilişki biçiminin Türkiye’de henüz çok yaygın olmadığını, fakat Avrupa’da uzun zamandır var olduğunu belirtti. Bu durumun bir ‘planlama’ ürünü olduğunu da vurguladı. Çiftlerin gün sonunda ayrı evlere dönmesi, modernleşmenin bir sonucu olarak değerlendiriliyor. Dinç, sosyal medyanın bu duruma etkisini de gözler önüne serdi. Pandemi sonrası bireylerde ‘bireyselleşme’ eğilimlerinin arttığını dile getiren Dinç, “Kadının ekonomik özgürlüğü yükseldikçe kendi evini tutmakta, aileden ayrılmakta ve bireysel yaşamaya yönelmektedir. Bu bağlamda, bunun kadınların ekonomik özgürlüğünü ele almasıyla daha çok ilişkili olduğunu düşünüyorum.” sözlerini kullandı.
Türkiye’de de ‘birlikte ama ayrı yaşamak’ durumunun giderek yaygınlaştığını belirten Dinç, “Çiftler, birlikte yaşarken her türlü ilişkiyi deneyimleyip kendi evlerine dönüyorlar. Bu da onları bireyselleşme ve özgürlük olarak nitelendirmelerine yol açıyor. Bu durum dünya genelinde oldukça yaygınken, ülkemizde de hızla artmakta.” ifadelerini kullandı.
Çarpık İlişkilerin Ortaya Çıkması
Bu ilişki biçiminin çarpık ilişkilere zemin hazırlayabileceği konusunda endişelerini dile getiren Dinç, “Kendi evine döndükten sonra kimin ne yaptığını bilmek mümkün değil, bunun kontrolünü sağlamak oldukça zor.” şeklinde konuştu. Ayrıca, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın verilerine atıfta bulunarak, doğurganlık oranlarının düştüğünü belirtti. Gençlerin sorumluluk almak istemediğini vurgulayan Dinç, “Kimse sorumluluk almak istemiyor. Yeni neslin kariyer odaklı bir bakış açısına sahip olduğunu gözlemliyorum. ‘Kariyerim daha önemli, çocuk yaparsam kariyerimden olurum’ gibi bir düşünce hızla yayılmakta.” dedi.
Bu tür ilişki biçimlerinin ‘aile’ hayatına vereceği zararların önüne geçmek için yerel yönetimlerden anaokullarına kadar her alanda ‘aile’ konusunun üzerinde durulması gerektiğini kaydeden Dinç, “Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu konuda çalıştaylar ve eğitimler düzenlemesi gerekiyor. Anaokulundan itibaren aile kavramının önemini öğretmek büyük bir sorumluluk.” şeklinde konuştu.
Bireyselleşme Propagandasına Dikkat!
Psikolog Elif Zahide Gök, evli kalmaya devam edip ayrı evlerde yaşama durumunu ilginç bulduğunu ifade ederek, “Türkiye için ne kadar uygun olduğu tartışılabilir, fakat bu, dünyada hızla yayılan bir akım.” dedi. Yeni trendi “Eşinizle ev arkadaşlığı yapmaktan kaçınıp aşkınızı ve sevginizi yaşamaya devam etmek” şeklinde tanımladı. Gök, bu durumu sadece haz odaklı bir yaşam biçimi olarak değerlendirdi ve Batı’nın bu düşünceyi ısrarla empoze ettiğini belirtti.
Kendini sevmenin ve özgür olmanın önemine değinen Gök, sosyal medya aracılığıyla bu durumun yaygınlaştırıldığını ifade etti. Kendini tanımanın ve geliştirmenin önemine dikkat çeken Gök, “Bireyselleşmek önemli, fakat birlikte olabilmek de bir o kadar önemli. Başkalarını terk etmeden, yalnızlaşmadan kendimi tanıyabilirim.” şekline konuştu.
Psikolojik Olgunluk İçin Esneklik Zorunlu
Çift olabilmek için ortak bir dil oluşturmanın ve esnek olmanın önemine işaret eden Gök, “Psikolojik olgunluk, esneklikle mümkündür. Uyum sağlama becerisi gelişmiş olan psikolojik olarak sağlıklı bireylerde görülür.” açıklamasında bulundu. Toplumsal cinsiyet rollerinin tamamen dışlanma çabasının da aile kavramını tehdit ettiğini belirtti. Gök, “Annelik, babalık gibi rollerin yok edilmesi hedefleniyor, bu da aile yapısının ve cinsiyet kavramının içinin boşaltılması anlamına geliyor.” dedi.
Kadınların ‘bakıcı’ ve erkeklerin ‘sponsor’ rollerini üstlenmek istemediğini belirten Gök, bu rolleri terk etmenin uzun ömürlü ilişkiler için olumsuz sonuçlar doğurabileceğini ifade etti. Ayrıca, ayrı evlerde yaşamanın güven sorunlarına yol açabileceğini ve çocukları olan kadınların ‘anne’ kimliğinin tartışmalara neden olabileceğini hatırlattı.
Kişinin Kendini Tanıması Gereken Temel Nokta
Kişilerin öncelikle kendilerini tanımalarının önemine değinen Gök, “Kendini tanımak, ‘Ben kimim? Hayata neden geldim? Ne yapacağım?’ gibi sorulara yanıt aramak demektir.” dedi. Kendini geliştirme imkanı olduğuna dikkat çeken Gök, “İnsan, kendini başkasında tanır.” sözüne atıfta bulunarak, “Bizim felsefemizde insan insana şifadır. Bir davranışın sonucunu karşı tarafta görmek, o tepkiyi analiz etmek önemlidir.” şeklinde konuşarak, kendini tanımanın ve bilmenin önemini vurguladı. Bu sürecin ardından her şeyin daha kolay hale geleceğini belirtti.